RSS Parrot

BETA

🦜 Fırat M. Hacıahmetoğlu / @mechulmuhayyil

@nitter.poast.org.mechulmuhayyil@rss-parrot.net

I'm an automated parrot! I relay a website's RSS feed to the Fediverse. Every time a new post appears in the feed, I toot about it. Follow me to get all new posts in your Mastodon timeline! Brought to you by the RSS Parrot.

---

Twitter feed for: @mechulmuhayyil. Generated by nitter.poast.org

Your feed and you don't want it here? Just e-mail the birb.

Site URL: nitter.poast.org/mechulmuhayyil

Feed URL: nitter.poast.org/mechulmuhayyil/rss

Posts: 12

Followers: 1

Biraz karaktere bağlı sanırım. Kimi insan genç yaşta para ile kafayı bozuyor. Kimisi ise orta yaşlarda. Yaşlılıkta ne oluyor henüz varmadığım için bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla orası da güvenli değil. Ben para meselesi ile orta yaşlarda tanıştım. Materyal dertleri ertelemenin en dertli ve keyifli yollarından biri olan "doktora"ya başlamış biri olarak sanırım bu yola giren hemen herkes için durum benzerdir. Şu sıralar kendime sık sık "bu geç tanışmışlıktan rahatsız mıyım?" sorusunu soruyorum. Ada satanından para derdi olmadan her ay dünyayı dolaşanına; o parti senin bu parti benim gezip hayatında bir gün çalışmak zorunda kalmayanından webshop veya bitcoin'lerle muazzam pasif income kurup en lüks tüketim olanaklarına sahip olanlara kadar epey bir zengin insan tanıdım. İki çeşit insandı bunlar. Bir kısmı belki inanmaycaksınız ama her daim yeterli paraya sahip olmamaktan şikayet ediyor ve nasıl daha zengin olurum diye dertleniyordu. Öteki kısmın ise tüm derdi olabildiğince kendinden kaçmaktı; bir dakika bile oturup, ne yapıyorum ne ediyorum diye düşünmemek üzerine kurulu epey bir alkol ve madde içeren bir yoldu. Para ile tanışmak, bir zaruret. Çok erken tanışmak da çok geç tanışmak da içinden çıkılmaz bir dert: ikisi de ruhunu esir alıp, posanı çıkarıyor. Eğer zamanlı tanışacak kadar şanslı isen hayatının geri kalanı o tanışmışlık ile nasıl baş ettiğine bağlı. Kendimi kandırmadan, eylemeden, teselli etmeden, dürüst konuşayım. Hayatının merkezine parayı koyan kimsenin "mutlu" olduğunu görmedim. Ama asıl mesele bu değil çünkü mutlu olmadan da yaşar insan, "fulfilling" bir hayat için mutluluk ne gerek ne de yeter koşul. Merkezine para konulmuş bir hayat, mutlu olmadığı için değil, kendine karşı hiçbir zaman dürüst olamadığı için en basit tabirle huzursuz bir hayat. Bu insanlardaki olmamışlık ve çirkinliğin temeli bu sahterkarlık sanırım, zira para merkezli bir dürüstlük sürdürülebilir değil, ne kendin için ne de bir başkası için. Kişi para dışında başka bir şey çıkış noktası bulmalı, o tanışmışlıktan önce veya sonra. Kimi için öncesi yok, onlara yapılabilecek bir şey var mı bilmiyorum. Kimi içinse sonrasını idare etmek çok zor veya imkansız - bir kendine yeniden dönüş yolculuğu aslında.

Published: December 6, 2025 14:32

Biraz karaktere bağlı sanırım. Kimi insan genç yaşta para ile kafayı bozuyor. Kimisi ise orta yaşlarda. Yaşlılıkta ne oluyor henüz varmadığım için bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla orası da güvenli değil. Ben para meselesi ile orta yaşlarda tanıştım.…

Herkesin sorumluluklardan kaçmak, kendini oyalamak, tedirginlikleri ile baş etmek için sığındığı bir kanal var. Son aylarda farkına vardım ki benimki whatsapp imiş. Yıllardır yurtdışında yaşamaktan, tanıdık herkesin farklı farklı ülkelerde yaşamasından ötürü whatsapp ile bütünleşmiş bir hayat sürdürüyor olmamı açıkçası hiç sorgulamamıştım. Ulan ben napıyorum, diye düşününce anladım ki, whatsapp'ta dahil olduğum o durmak bilmeyen muhabbet gruplarının aslında sandığım gibi "sosyalleşmek" ile pek ilgisi yokmuş. Hatta aksine, o gruplar var diye çok daha asosyal bir insan olduğumu söyleyebilirim, zira bu grupların verdiği sanal sosyalleşiyorum algısı ile gerçek hayatta insan aramaz oldum, aramadığım gibi, daha da tehlikelisi yavaş yavaş gerçek insana katlanamaz duruma geldiğimin de farkına vardım. Whatsapp'ın sağladığı o sanal güvenlik ve otonomi duygusu zamanla insanı gerçek ortamların kaçınılmaz bir şekilde içerdiği sürtünme ve sürtüşmeyle mücadele edemez, zayıf ve zavallı bir hale getiriyor. Böylelikle aslında, whatsapp grup chat'leri insanın narsisizmini besleyen, içine kapandıran, ve en nihayetinde de sosyalleşmenin getirdiği hemen hiçbir değeri getirmeyen, şahsen girdap olarak adlandırabileceğim konforlu ve insanı tüketen bir çekim alanı. Bunun en büyük kanıtı da, bir ortaklaşma sandığın o gruplar sonünce geriye hemen hemen hiçbir şey kalmaması. Sık iletişimin aslında derinlik yaratmadığının zira o sıklığın bir beraberlik kurmak değil de kendinden kaçmak olduğunun farkındalığı.

Published: December 6, 2025 11:13

Herkesin sorumluluklardan kaçmak, kendini oyalamak, tedirginlikleri ile baş etmek için sığındığı bir kanal var. Son aylarda farkına vardım ki benimki whatsapp imiş. Yıllardır yurtdışında yaşamaktan, tanıdık herkesin farklı farklı ülkelerde yaşamasından…

Epey bir süre bu kadar okuyacak ne vardı, diye hayıflandıktan sonra sonunda sanırım ne olduğunu anlamaya başladım. Bu kadar okudum ki özsaygı ile inanç sahibi olabileyim. Yani "okumak" eylemi, sadece bilgi depolamak değil, insanın kendi omurgasını inşa etmesi demekmiş. Bilim de işte tam olarak bu, zahmet ve emek ile ulaşılan omurganın harcı imiş; yani kazanılmış dürüstlüğün getirdiği o mütevazı özgüvenmiş.

Published: December 4, 2025 17:59

Epey bir süre bu kadar okuyacak ne vardı, diye hayıflandıktan sonra sonunda sanırım ne olduğunu anlamaya başladım. Bu kadar okudum ki özsaygı ile inanç sahibi olabileyim. Yani "okumak" eylemi, sadece bilgi depolamak değil, insanın kendi omurgasını inşa…

Bir gruptaki insanları birbirine yakınlaştırmak istiyorsan, o ortamda herkesin bildiği ama kimsenin söylemeye cesaret edemediği bir gerçeği o gruptan kendini feda etmeye hazır birine söyletmek kadar verimli bir yöntem olmayabilir. Çünkü hakikatin yarattığı acı ancak paylaşılarak azalabilen bir şey. Böyle bir yöntemle düşmanı bile en yakın dost kılabiliyorsun.

Published: December 1, 2025 20:38

Bir gruptaki insanları birbirine yakınlaştırmak istiyorsan, o ortamda herkesin bildiği ama kimsenin söylemeye cesaret edemediği bir gerçeği o gruptan kendini feda etmeye hazır birine söyletmek kadar verimli bir yöntem olmayabilir. Çünkü hakikatin yarattığı…

The Tale of Princess Kaguya. Epeydir listemdeydi ama bir türlü izlemeye fırsat bulamamıştım. Ne kaçırdığımın hiç ama hiç farkında değilmişim. Başından sonuna öyle güçlü, içten, dolu dolu bir film ki, izleyici kendini yaşlar içinde ama üzülmeli mi, sevinmeli mi bilmeden, yaşamak nedir yeniden keşfetmiş, maruz kaldığı zenginliğe hem şaşkın hem de şükran duyan bir halde buluyor.

Published: November 30, 2025 13:02

The Tale of Princess Kaguya. Epeydir listemdeydi ama bir türlü izlemeye fırsat bulamamıştım. Ne kaçırdığımın hiç ama hiç farkında değilmişim. Başından sonuna öyle güçlü, içten, dolu dolu bir film ki, izleyici kendini yaşlar içinde ama üzülmeli mi,…

Kendimi eskiyle karşılaştırdığımda, artık çok daha az sosyal olduğumu görüyorum. Kadınların aksine etrafımdaki birçok erkekte de durum bu. Hatta öyle ki, tedirginlik, gerginlik, ne yapacağını bilememe, rahat hissedememe gibi nedenlerle artık iki erkek olarak yanyana gelemiyorsun bile. Altan alta sabit bir sıkıntı var sanki. Kimse rahat değil. Nedeni bilinmeyen bir girdaba düşmüşüz de, gücümüz bir tek o girdapta hayatta kalmaya yetiyor... Eskiden düşünmeden girdiğin ortamlarda gözlerin yaşarıncaya kadar gülerken, gerginlikten eve döneceğin vakti saymaya, beyni bakatıp doomscroll yaparak telefonuna sığınmaya, o küçücük ekrandan merhamet aramaya nasıl geldik, sahiden bilmiyorum. Ama durum vahim.

Published: November 29, 2025 23:24

Kendimi eskiyle karşılaştırdığımda, artık çok daha az sosyal olduğumu görüyorum. Kadınların aksine etrafımdaki birçok erkekte de durum bu. Hatta öyle ki, tedirginlik, gerginlik, ne yapacağını bilememe, rahat hissedememe gibi nedenlerle artık iki erkek…

Komedi ve komedyenlikte her zaman nevi şahsına münhasır muazzam bir güç ve beceri görmüşümdür. Bunun nedeni üzerine Terry Eagleton'dan çok güçlü bir paragrafa denk geldim: "Soytarı, Kral'dan daha bilgedir; çünkü Soytarı bir rol oynadığının farkındadır, oysa Kral kendini gerçek sanır. Bu yüzden Soytarı, Kral Lear'da olduğu gibi efendilerinden dayak yeme pahasına da olsa, düzeni bozan, yıkıcı bir hakikati dile getirir. Soytarılar, kendilerinin pek bir numarası olmadığının bilincindedirler; bu da onları, yine pek bir numarası olmayan ama bunun farkında dahi olmayan efendilerinden daha uyanık kılar. Soytarıyı oynamak, başlı başına bir sanattır; kişinin kendi budalalığını bir performansa dönüştürmesi zeka ve ustalık gerektirir. Soytarılığın hikmeti, işte böylece bilgelerin ahmaklığını ifşa eder. Palyaçonun gücü, tam da bu zayıflığında yatar. Toplumsal hiyerarşinin en alt basamağında olduğu için daha aşağı düşmesi imkansızdır; bu da ona tuhaf bir dokunulmazlık kazandırır. Sıradan insanların kaybedecek hiçbir şeyi kalmaması, yönetici sınıflar için daima tehlikelidir. Lear'ın kızlarından birinin şikayet ettiği gibi, soytarıların ve palyaçoların "her şeyi söyleme ruhsatı" vardır. Ancak bunun pek bir önemi yoktur; çünkü alay etmekten ve söz cambazlığından öte gerçek bir güçleri bulunmaz. Onlar, güçsüzlükleri ölçüsünde özgürdürler."

Published: November 28, 2025 11:03

Komedi ve komedyenlikte her zaman nevi şahsına münhasır muazzam bir güç ve beceri görmüşümdür. Bunun nedeni üzerine Terry Eagleton'dan çok güçlü bir paragrafa denk geldim: "Soytarı, Kral'dan daha bilgedir; çünkü Soytarı bir rol oynadığının farkındadır,…

Yaşlandıkça farkına varıyorum ki hayat döngüsel ilerliyor. Gençliğin, o para ve kariyer umursamayan hesapsız idealizmi, orta yaşlarda bir girdaba dönüşüyor. Çünkü görüyorsun ki, ruhunu boş yere hiç yormayanlar kariyerlerinde ilerlemiş gitmiş; ve en nihayetinde de önemli olan zaten kariyer ve paraymış, gerisi boş imiş. Orta yaşlarda tüm hakikat buymuş gibi gözükse de, hayat devam ediyor ve yaşın daha da ilerledikçe, geç kalmışlığın acısı yerini gençlik yıllardaki idealizmin yeniden keşfine bırakıyor. Çünkü anlıyorsun ki hayatta para ile ölçülemeyecek ancak insanın ruhu, karakteri ve değerleri ile varolabilen bir zenginlik de varmış. Bunun farkına varınca gerçek acının, yoksunluğun ve yoksulluğun ömründe idealizmi hiç tatmamış olmak olduğunu görüyor; ve para ve kariyerden başka sığınabileceğin hiçbir liman kalmamasınını insanda yaratabileceği tahribatı hissediyorsun. O kadar çok insan var ki bu şekilde yaşlanan, ve karşı koyamadığı bir ızdırap ile kendini her şeyden izole edip, edemediği her şeyden de korkan, çekinen ve nefret eden... Yani, başarılı ama yaşamayan insanlar.

Published: November 26, 2025 16:55

Yaşlandıkça farkına varıyorum ki hayat döngüsel ilerliyor. Gençliğin, o para ve kariyer umursamayan hesapsız idealizmi, orta yaşlarda bir girdaba dönüşüyor. Çünkü görüyorsun ki, ruhunu boş yere hiç yormayanlar kariyerlerinde ilerlemiş gitmiş; ve en…

Bilmiyorum yurtdışında yaşamaktan mı, yoksa genel olarak yaşlanmaktan mı, yoksa benim gibi insanlara özgü bir durum mu ama spontan ziyaretler pek kalmadı artık hayatımda hatta hiç kalmadı. En son ne zaman bir tanıdık spontane bir şekilde evime geldi hatırlamıyorum - ta ki bugün 11'de bende buluşma planını unutup yakın bir dostum ansızın kapımı çalana kadar. Halbuki kapıyı açıp da beklenmedik bir şekilde sevdiğin bir insanı görmenin, içeri davet etmenin, kahvaltına ortak etmenin de ayrı bir keyfi, aşıladığı bir hayat aşkı vardı.

Published: November 23, 2025 15:01

Bilmiyorum yurtdışında yaşamaktan mı, yoksa genel olarak yaşlanmaktan mı, yoksa benim gibi insanlara özgü bir durum mu ama spontan ziyaretler pek kalmadı artık hayatımda hatta hiç kalmadı. En son ne zaman bir tanıdık spontane bir şekilde evime geldi…

Değerli bir anekdota denk geldim. "Yıllar önce kuzenim, maaştan maaşa yaşayıp tüm boş vaktimi okuyup yazarak geçirmemin gelecek için hiç de akıllıca bir karar olmadığı konusunda beni uyardı. Yoksul kalma ve mesleki olarak asla "ilerleyememe" riskini alıyordum. Ona sordum: "Neden sürekli daha fazla, hep daha fazla para kazanmak istiyorsun? Daha büyük bir ev, daha çok tatil için mi? Nihai amaçların bunlar mı?" "Hayır, hayır," dedi, "daha fazla özgürlüğe sahip olabilmek için." "Ne yapma özgürlüğü?" diye sordum. Uzun bir sessizlik oldu. "Bilirsin işte... herhangi bir şey. Canım ne isterse." Haliyle sordum: "Peki sen ne istiyorsun?" Sonra daha da derin bir sessizlik çöktü. Aniden, kendi olma vazifesiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Gerçekten kendi olma, ruhuna hizmet etme, kendini ertelemeyi bırakma çağrısıyla. Daha anlamlı ve sahici bir yaşam sürme ihtiyacıyla. İşte, temel ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra benim yapmayı seçtiğim şey tam olarak bu. Tek yaptığım, sahiciliği ve anlamı 25 yıl sonrası yerine "şimdi" seçmek. Sırf kendin olma hakkını kazanabilmek için on yıllarca çalıştığını bir düşünsene."

Published: November 23, 2025 10:04

Değerli bir anekdota denk geldim. "Yıllar önce kuzenim, maaştan maaşa yaşayıp tüm boş vaktimi okuyup yazarak geçirmemin gelecek için hiç de akıllıca bir karar olmadığı konusunda beni uyardı. Yoksul kalma ve mesleki olarak asla "ilerleyememe" riskini…

Yetişkinliğin o görünmez çocukluk korkularından sıyrıldığı anı anlatan bir paylaşıma denk geldim. Şöyle diyor: "Sürekli 'başım belada' hissiyle yaşamayı bırakıp, aslında kimsenin senin üzerinde bir hükmü olmadığını idrak ettiğin o an, hayatın ikinci yarısı başlar." Peki neden insan sürekli başı beladaymış gibi gezmeyi tercih ediyor? Sanırım cevap, başka birinin hükmü altında yaşarken başarısızlıklarına bahane bulabilmekte. Özgür olduğunu anladığın anda, tüm sorumluluk sana kalıyor. Bu da dayanması çok zor bir gerçek.

Published: November 18, 2025 10:39

Yetişkinliğin o görünmez çocukluk korkularından sıyrıldığı anı anlatan bir paylaşıma denk geldim. Şöyle diyor: "Sürekli 'başım belada' hissiyle yaşamayı bırakıp, aslında kimsenin senin üzerinde bir hükmü olmadığını idrak ettiğin o an, hayatın ikinci…

Hayatımdan siyaseti çıkardıkça, insanların neden siyaset konuştuğunu anlar oldum. Çünkü siyaset konuşmamak, eğer bir hobin, takip ettiğin bir aktiviten ve bu hobi, aktivite etrafında sosyalleşebileceğin bir grubun yoksa, bildiğin yalnızlıkmış. Yani siyasetten boşalan yere koyabileceğin hiçbir şey yoksa, yine dönüp dolaşacağın geleceğın yer siyaset, çünkü yalnızlık Allah'a mahsus. Boş zamanın girdabında yok olmamak için siyasete muhtaçsın.

Published: November 17, 2025 19:07

Hayatımdan siyaseti çıkardıkça, insanların neden siyaset konuştuğunu anlar oldum. Çünkü siyaset konuşmamak, eğer bir hobin, takip ettiğin bir aktiviten ve bu hobi, aktivite etrafında sosyalleşebileceğin bir grubun yoksa, bildiğin yalnızlıkmış. Yani…